Kayıtlar

Çekmeceler

   Önce gözlerine baktım, çok küçüktü. Çantamı ve suluğumu olduğum yere bıraktım. Elleri, ayakları o kadar küçüktü ki nasıl dokunacağımı bilmeden, olduğum yerde izlemeye koyuldum. Annemin kucağındaydı. Keşke, hep kapının önünde kalsaydım.    Bir iki adım attım. Annem kafasını kaldırıp sessizce, “ellerini yıka” anlamına gelen birkaç hareket yaptı. Başımı sallayıp bekledim. Saat dört çeyrekti. Okuldan hep bu saatte gelirdim ve geldiğimde sofra hep hazır olurdu. Bugün boştu. Aldırış etmedim. Günün karmaşasında bana sofra hazırlayacak değillerdi ya. Eve yeni bir can daha gelmişti. Onun telaşına verip pek aldırış etmedim.    Babam sürekli bir şeylerle debeleniyordu. Camlar kapalı mı, bir yerden soğuk geliyor mu diye sürekli kontrol ediyordu. Bir gözü de bebekteymiş gibi, sanki benim geldiğimi anlamamıştı. Halbuki eve girer girmez sınavlarımı sorardı. Bugün Matematik sınavı vardı, biliyordu, ama yanıma gelip –hatta yüzüme bile bakmayıp- sormamıştı bile. Bu durum beni sevindiriyordu. Ke